Translate

22 Haziran 2012 Cuma

Deniz Kurdu - Cam Elyaf Kaplama

    Tekne kabuğunun dış etkenlere karşı yalıtımı ve darbelere karşı dayanımını sağlayacak olan epoksi-elyaf takviyesinin vakti geldi. 
El yordamıyla tekneyi çevirmek biraz sıkıntı yaratmış olsa da keyif aldığım bir çalışma.
epoksi-elyaf uygulamasına geçmeden, daha öncesinden epoksilenmiş kısımların güzelce zımparalanması, epoksinin iyi tutuş sağlayabilmesi için de kontraplakların yüzeylerinin pürüzlü hale getirilmesi, ardından da bütün yüzeyin tozdan ve yağdan arındırılması gerekli.
Bütün yüzeyler zımparalanıp temizlendikten sonra elyaf öncesi epoksi ile ıslatıbaliri. Bu epoksinin kontraplak içine nüfuz etmesini sağlaytacaktır. Ancak eğer elyaflar önceden yerlerine göre kesilip hazırlanmadıysa epoksi ile ıslatmadan önce elyafların kesilmesi kolaylık sağlayacaktır
Elyaf karine üzerine yayılmış. Birazdan kenarlarından 10 cm taşacak şekilde kesilecek. 
Bordanın elyaf kaplama işini daha önce halletmiştim. Henüz tam donmadan karine elyafını da yayarak tekrar zımpara ve temizlik yapmaktan kurtardım. Ancak bunu yaparak karineye epoksi yedirmemiş oldum. Bu sebeple epoksi uygularken kontraplağın emebileceği miktarı da göz önünde bulundurmam gerekiyor.
Elyafın kenarları olması gerektiği şekilde kırpılmış durumda
Elyaf işinin tamamını bitiremeden gün bitti, geceye vardı. Burada epoksiye doyan elyafın aldığı saydamlık göze çarpıyor

     Epoksi ve elyaf uygularken dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan birisi epoksinin donma süresi ve donarken açığa çıkan ısı.. Epoksi donmadan önce işlemin tamamlanması gerekli. Epoksi hazırlanılan kabın da geniş ve sığ olması epoksinin donma süresini uzatacağı için önemli. Pilastik bir bardağın içindeki epoksinin bir kaç dakika sonra bardağı eritecek sıcaklığa ulaştığını gördüm. Epoksi, sıcaklık arttıkça daha hızlı donan ve donarken de ısı yayan bir reçinedir.

    Elyaflara epoksi yedirilirken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta hava kabarcıklarının bırakılmamasıdır.  Hava kabarcığı oluşması durumunda plastik bir spatula ile ( ben cetvel kullanıyordum) elyafın kenarına kadar sürülüp dışarı alınması gerekir. İkinci önemli nokta da yüzeyin temiz ve yabancı maddelerden arındırılmış olmasıdır.
  
   Elyafların birleri ile birleşecekleri yerlerde en az 10'ar cm üst üste bindirilmesi gerekli. 

   Epoksi üzerinize bulaşırsa kıyafetinizden çıkarabileceğinizi düşünmeyin, mümkün değildir.  Ya gözden çıkaracağınız kıyafetler giyin ya da koruyucu  kullanın. Ellerinizde eldiven olmalı. Eldiven oluğu halde mutlaka ellerinize bulaşacaktır, daha donmadan sıcak sabunlu suyla yıkarsanız bir miktar kurtulabilirsiniz. Ancak en etkili yöntem aseton ile yıkamaktır. Eğer yeterince dikkatli olmazsanız saçınıza, kaşınıza bulaştırabilirsiniz. Benim saçıma bulaşmıştı, çareyi berbere gitmekte bulmuştum.  

   Epoksi ile ilgili püf nokta, plastiklere ve poşetlere yapışmaz. Donduktan sonra kalıptan çıkartır gibi çıkarabilirsiniz üzerinden.Naylon örtüler kullanarak epoksinin istenmeyen yerlere bulaşmasını önleyebilirsiniz. 

   Epoksi hazırlarken, komponentlerin üretici tarafından belirtilen oranlarda kullanılmasına hassasiyet gösterilmesi gerekir. Reçine ve sertleştirici oranları  söz konusu olduğunda epoksi polyesterden daha hassastır. Sınırın üzerinde sıcaklıkta çalışılırsa tepkime çok hızlı gerçekleşir, epoksi bağları istenilen güce ulaşamaz.









20 Haziran 2012 Çarşamba

Deniz Kurdu - İç kaplamalar

     Deniz Kurdu ters çevrilikten sonra yapılması gereken ilk iş iskeletin, kaplamaya epoksi-elyaf takviyesi ile sıkıca bağlanmasıdır. Her bir postanın borda ve karine ile temas ettikleri kenarları  mikrofiber dolgu kullanılarak elde edilen epoksi macunla doldurulur. Epoksi donmadan önce üzerine elyaf şerit yayılarak epoksi ile doyurulur. Bu postaların kaplamaya tam olarak yapışmasını sağlar. Bu işlem bütün elemanlar için bittikten sonra, karine ve bordanın iç yüzeylerini bütünüyle epoksi ile kapladım. 

                  Resimde görülen beyaz kumaş, 50 mm'lik cam elyaf şerididir. Dış kaplama ile birleşen bütün kenarlar epoksi macun ve fiber ile takviye edildi. 

              En çok keyif aldığım çalışmalardan birisi, çok hassas çalışma sonunda yerine tam oturdu


Yapıştırma işine geçmeden önce yapıştırılacak bütün parçaların hazır olmasını istediğimden bu dönemde yalnızca kontrplak parçaları kesip yerlerine alıştırdım 


Zemin kaplamaları da hazır, dolap kapakları için yuvalar da kesilmiş durumda
En çok özendiğim yerlerden birisi gözümü en çok korkutan parça bu başaltı zemininin kaplaması oldu. Burada 3 parça kaplama görülüyor. Bağlantı noktaları zor fark edilecek kadar düzgün oturmuş.

Baş altı zemininin üstten görünüşü




Kıç tarafın dolap zemini yerleştirilmiş, detay çalışmaları görülüyor

Sintine boşluğundaki bazı bölmeleri köpükle dolduruyorum

Zemin parçalarının bir kısmı ve baş üstü yapıştırıldı. Küpeşte parçalarının kaba kesimi yapıldı





    Epoksi işleri bitince kontraplak kesme işine geri döndüm. Açıkcası en sevdiğim işlerden birisi olmuştu kontraplakları istediğim şekillerde kemek. Testereyi çalıştırdığımda dünyadan uzaklaşıp işime odaklanmak beni rahatlatıryordu.

 
  Oturak kaplamalarını zemin döşemelerini kesmeye başladım. Tabi bunların herhangi bir bilgisayar çizimi olmadığından yerinde ölçüsünü çıkarıp kaba parçayı kestikten sonra defalarca tekrar kesip zımparalayarak yerine alıştırmam gerekiyordu. 




Çalışma ortamından bir görüntü

Parçalar hazır olduktan sonra hepsinin yerlerine sırayla yapıştırılması gerekiyordu
Epoksi macun kullanarak parçaları teker teker yapıştırmaya başladım

Dolaplar şimdiden hazır

Baş altı dolabının kıça bakan tarafında dayımın da emeği geçti. Bize misafir oldukları bir akşam kolları sıvayıp "hadi teknede bir şeyler yapalım" demişti

Kıç taraftaki motor yuvasında çok fazla detay çalıştım. Böyle kısıtlı bir alanda kıçtan takma motoru kullanabilmek için defalarca motoru yerinde denedim. Motor kolunun manevra sırasında rahat hareket edebilmesi gerekli olduğundan etrafına gerekli açıklıklar ekledim. Bağlantı yerlerinde ise hatırladığım ama fotoğrafını çekmemiş olduğumu fark ettiğim ilginç detaylar vardı. Artık malzemeleri olabildiğince değerlendirerek atık malzeme miktarını düşük tutmaya çalıştığımdan elimdeki malzemelere göre parçaları şekillendirdim

İşte motor böyle duruyor

İç kaplamaların son hali böyle


     Artık bir kez daha çevrilip dışının epoksi-elyaf ile kaplanması ve boyanması var, daha sonra iç kısma tekrar döneceğiz.. 

deniz kurdu - kaplanıyor

         İskeleti ters çevirip kaplamaya başladım. Önce halla,etmem gereken birkaç problem vardı. Plakaların her postaya bir şekilde tutturulması geriyordu. Posta çıtaları ince olduğundan çivi uygun olmazdı, özellikle bükülmenin çok olduğu borda plakalarında. Bunun için plakalara çıtaların kenarlarında kalacak şekilde delikler açtım. Daha sonra bu deliklerden geçirdiğim plastik kelepçelerle plakaları tutturabilecektim.
      
Plakaları yapıştırmak için epoksi ile macun hazırlayıp kullandım. Epoksi hazırlamak biraz zahmetli. doğru oranlarda karıştırmak gerekli. Neyseki aldığım epoksi bidonların ölçekli pompaları vardı.
      plakaları bir kenarları tam gelecek şekilde kesip diğer kenarında ise 1 cm kadar pay bırakarak hazırladım. Daha sonra fazlalık kısmını yerinde kestim. Tekne formunu çizerken en çok dikkat ettiğim hususu kaplanacak plakaların şeklinin kağıt üzerinde elirlenebilir olması idi ki bu durum işimi oldukça kolaylaştırdı. çizime ihtiyaç duymadan bütün parçaları hazırlayabildim.
Baştan başlayıp kıça doğru plakaları monte etmeye başladım. Tekbaşına bu işi yapmak zor olsa da, bazı pratik yöntemlerle üstesinden gelebildim.
       Çok geç saate kadar çalıştığım zamanlar oldu. Her ne kadar meşgul olsa da insan, kendisini yalnız hissedebiliyor. Neyse ki akşamları kardeşim, gündüzleri de Taner abim sık sık misafirim oldu.

   Teknenin karinesini kaplarken içerden de çalışabilmek için tekneyi masanın üstünde ters kondurmam gerekliydi. Bunu da kendi başıma bi şekilde hallettim. Ve o akşam bunun da keyfiyle çocuklaşıp tekne ile masanın arasına çıkıp içinde uzanırken etrafımı seyrettim :P

   Bütün plakalar yapıştıktan ve kenarları epoksi-fiberle takviye edildikten sonra tekneyi yine indirip düz çevirdim. İşte karşımda artık gerçekten bir şeye benzeyen bir yapı vardı. Ama iş bu kadar değildi. her attığım adımdan sonra karşıma daha da çok basamak çıkıyordu. Bi süre yalnızca tekneyi seeyredip yapılacakları düşündüm. Kafamda canlandırdım. sonuçta iskelet bittiğinden beridir elimde hiçbir plan ya da çizim yoktu. Her şey yalnızca gözlerimin önünde canlanıyordu.
  Kenarlara birleşim yerlerine çekilecek epoksi fiberler, İç mekana döşenecek daha ayrıntılı plakalar, Gerekli yerlere destekler...  Ve... ihtimaller... Hep ihtimaller. Kafam bazen patlayacak gibi olurdu.. Sürekli bir şeyler canlandırmaktan akşamları baş ağrısı ile girerdim yatağa. Orası öyle mi olsa, yoksa böyle mi olsa.. Ya da şöyle mi olsa. ama yok bak böylesi çok daha iyi.. İleride şurada şu olabilir mi.. bu problem olabilir... Hayır, ona farklı bir çözüm gerekli..... Bir yığın olasılık, fikir, tasarım....  O yorgunluk...

Deniz Kurdu - iskelet bitti ne yapacağız şimdi ?

    Teknenin iskeleti bitmiş sayılırdı ufak tefek ayrıntılar dışında. Peki şimdi ne olacaktı ? Bir dönüm noktasına daha varmıştım. Dayım söz vermişti elbet, pencereyi söküp tekneyi birlikte indirecektik. Peki ama tekneyi dışarı çıkartsam da nereye götürecektim. Yapmaya başlarken her şeyi göze almış, karartmıştım gözümü.. Ama şimdi  önümde tüm gerçekliği ile çözülmeyi bekleyen bir problem vardı. Yer yoktu ki hiç. Arka arsadaki bize ait boş köşeye çadır kurmayı planlamaya başlamıştım. Yalnız, üzerinde düşündükçe o kadar da basit olmayacağını fark etmiştim. Ne ebatta olacaktı ki. Çalışmaya yer kalmayacaktı doğru düzgün.. Hırsızlığa karşı nasıl önlem alacaktım.. Ehh ! diyelim tekne bitene kadar ben de bi kenarda yatacak yer açtım.. ama nasıl olacaktı.. Of ! nereden bulaşmıştım bu maceraya.. İşte başka seçenek de var mı ?  var tabi.. teknenin kaplama bloklarını monte etmeden hazırlardım üst katta yine.. Her malzemesi hazır olurdu sonra indirirdim.. Kısa sürede hazır parçaları montajlardım..  daaa...
   İşte o kadar kolay değildi. O zamanlar tabi bilmiyordum da o beni bekleyen işlerin nasıl da göründüğünden kat be kat daha ayrıntılı daha yorucu daha vakit isteyen daha çok özen isteyen, daha çok el işçiliği isteyen kısımlar olduğunu.. Nereden bilebilirdim ki ? Hayatımda hiç bir tekne hatta gerçek bir maket bile yapmaıştım ki. Hatta elime elektrikli testere bile almamıştım o zaman kadar.. Bilemezdim...
   O aralar nasıl da içim daralıyordu.. İçinden çıkamıyordum. Umutsuzluk kapımda kol gezmeye başlamış her an içime sızmak için fırsat kollarken bir gün yine karşı daireye teknemin yanına vardım.. Onu bir süre öylece izledim.. Her bir köşesini, her bir parçasını dikkatle süzdüm.. Onu seyrederken nasıl başladığım, bu zaman kadar ne hayaller beslediğim, tekneyi tasarlarken ne kadar uğraştığım,  malzeme alacak parayı denkleştirebilme çabam, arkadaşlarımla nasıl yaz boyu ter döktüğüm canlanıyordu.. Bu arada tüylerim de ürperiyordu. Ensemden vücuduma yayılan elektriği hissediyordum.. Dışarı çıktığımda gökyüzüne bakıp içimi çektim. Bu yola koyulurken de elimde bir şey yoktu. Yalnız rabbime güvenmiş besmelemi çekip işe koyulmuştum. yalnız ona güvenmiştim. Bu tekneyi yapacaktım. Bir şekilde bitirecektim. Ne yapmam gerekiyorsa yapacaktım. Elbet Rabbım bana bir yol gösterirdi..
      Aradan birkaç gün geçti. Babannemler amcamlar bizim eve gelmişlerdi. Arada amcam bana tekneyi sordu nasıl gidiyor diye. Durumdan bahsettim. O sırada babannem bana sevindirici haberi verdi. 20 senedir apartmanın altındaki dükkanda kaportacılık yapan  Cengiz ustalar dükkanı bir iki hafta içinde boşaltacaktı. Dedem bana bırakacağını söyledi dükkanı. Orada teknemi bitirebilecektim. Artık bir atölyem vardı. Çok şükrettim.
     Gecikmeli olarak dükkanı boşalttıkları zaman, dayımı çağırdım. Birlikte arkaya bakan büyük pencereyi söktük. Amcam yukarı terasa çıkıp ip sarkıttı. O ipi teknenin salma kasasına bağladım ( teknenin en dayanıklı kısmı ), başka bir ipi de kıç postaya bağlayıp ipi kendim aldım. 30 kilo adar ağırlıktaki iskeleti sorunsuz bir 5 kat aşağı indirdik. Görülmeye değerdi. Komşular noluyoruz diye pencerelere çıkmış bizi seyrediyordu.. Tabi 4. katın penceresinden garip bir ahşap yapı dışarı sarkıtılmıştı.
   O günden kalan hatıra kırık bir cam oldu karşı dairede..
   Resimleri kurcalarken bazı resimlerin kayıp olduğunu fark ettim. O günden kalan tek fotoğraf da bu..
   O gün yeni atölyeme taşındım. Eşyalarımı indirdim, tezgah kurdum ( eski salon masasının ayağı ). Tekneyi içeri aldım..


   Atölyede tekne üzerinde yaptığım ilk iş bir omurga eklemek oldu. teknenin omurgası yoktu aslında. Ama amcamın dikkat çekmesi ile bir omurganın şart olduğunu ben de fark ettim. Ve postalar arasında tahtadan kestiğim parçaları uygun şekilde yontarak epoksi macunla yapıştırdım.

  İşlem bittiğinde sağlam bir omurgam olmuştu. Gerekli şekilde iskeleti destekledikten sonra üzerinde yürüyebiliyordum.
     Bundan sonra önümde 2 sene vardı, ama benim bundan haberim yoktu. Yaza kadar bitirebileceğime inanarak şevkle çalışmayı sürdürdüm. Bundan sonra sırada dış kaplamalar vardı. Artık kontrplak almak vakti gelmişti. İlk işim gidip suya dayanaklı kontrplak satın alabileceğim bir yer bulmak oldu. Ve amcamın kamyonetini alarak Taner abimle ilk kontrplak plakalarını getirdik. Çok heyecan vericiydi. Kendimi imalatçı gibi hissetmiştim kontrplakları dükkana dizerken..     

Deniz Kurdu / iskelet doğuyor

     Bütün bir yaz iki dostumun yardımı ile posta parçalarını birer birer kestik. Sonunda elimizde bir sürü yapboz parçaları var gibiydi. Ve ondan sonra yapmamız gereken vide ve deniz tutkalı kullanarak parçaları birleştirip ortaya  yekpare postaları çıkarmaktı.  Postaları da ortaya çıkardıktan sonra geriye o postaları da yerleştirip aralarındaki bağlantıları kurmaktı.. Bu kısımdan sonrasında büyük yardımlarını gördüğüm dostlarım tekrar kendi hayatlarına dönmek zorunda olduklarından ben tek kaldım.. Ne yazık ki o sürekli parça kestiğimiz, arada kendimize ufak eğlenceler çıkardığımız, elimizdeki artık parçalardan ortaya sanat eserleri çıkarttığımız günlere ait elimde resim yok.. O dönemde çektiğimiz fotoğrafların hepsi ne yazık ki kayıp... 
    Amcamın karşı dairedeki  ping pong masasının üstünü kullandım postaları dizmek için.. Baştaraftaki 3 postayı, Harun'un özenerek üstünde çalıştığı Baş bodoslama ve postalar arası bağlantıları birleştirerek başladım.. Tam anlamıyla yapboz parçalarını birleştirmek gibiydi. Yavaş yavaş teknenin şekli ortaya çıkarken ben de durup durup seyrediyordum.. 
Sonunda bütün postalar birleştiğinde geriye taban ve borda köşelerinde ince çıtalar çekmek kalmıştı.. 
   Çıtalar için postalarda yuvalar açtım.. Bunu da dekopaj testeresi ile hallettim. 
    Yuvalar açıldıktan sonra çıtaları yerlerinde prova ettim. Karine çıtası çok ince olduğu için her hangi bir bükme işlemine de ihtiyacı olmadı.. Direk yerine yapıştırıp postalara çiviledim.. Ancak bordada kullanacağım çıtaların kalınlığı en az 1 cm olacağı için üküm işlemi gerektireceğini düşünerek buharlamayı denedim.. Bunu için önce bir buhar düzeneği kurmam gerekliydi.. 
    Güzel bir buhar düzeneği kurdum ama suyu kaynatıp buhar elde etme kısmı hiç de düşündüğüm kadar kolay olmadı.. Meğer ki az miktarda su kullanmak hem yeterli hem de rahatça suyun kaynayıp buhar olması için gerekliymiş.. Ama sonra borda çıtalarının da buharlamadan bükülebileceğini farkedince daha uğraşmadım. Düzeneği kurduğum gibi kaldırdım.. 
      İskelet bütünlüğüne kavuştuktan sonra borda çıtalarını yerleştirebilmek için çevirmem gerekliydi.. Bunun için önce yan tarafına masa ayaklarını yerleştirdim.  tekneyi tersyüz edip yandaki ayakların sütüne aldım.. 
    Etraftaki fazlalıkları ve ping pong masasını kaldırdıktan sonra da iskeleti o ayakların üstünden yere almak kaldı.. 
   Kuzenim ve kardeşimin de yardımları ile çabucak ortalığı toparlayıp tekneyi iki ahşap kızak üzerinde kaydırıp yere aldık.. 
   Tekne yere indikten sonra bi kaç gün pek dokunmadım.. Daha çok arada yanına uğrayıp seyrettim.. 
  Her yerini inceleyip, kafamda bitmiş halini canlandırıp suda nasıl duracağını içinin nasıl olacağını hayal ediyordum..  Yeterince sağlam olup olmayacağı üzerinde sürekli düşünüyordum.. Ama daha çok hayal kuruyordum akşamları.. 
  Bundan sonra en büyük sorun bu teknenin nasıl bu daireden dışarı çıkacağındaydı... 

Deniz Kurdu / tasarım ve çizim aşaması

      Araştırmaların yeterli seviyeye ulaştığına, çalışacağım malzemeler hakkında yeterli  bilgiyi edindiğime kani olunca bir ay kadar bi süre hiç bir teknenin yüzüne bakmadım, nette bu konuda hiçbir siteyi ziyaret etmedim. İncelediğim bütün teknelerin zihnimden uzaklaşmasını bekledim. Sonra kendi teknem için aradığım özellikleri belirlemeye başladım. Bunun için tabi ki hayaller kurmam gerekiyordu en başta.. 


     Tekne nerelerde yol alacak ne şekilde kullanılacak, ne tip yelken kullanacak. Benim kolayca kontraplakları bükerek yapabileceğim en kolay formun geometrisi ne olur? O sınırlarda en güzel şekil nasıl olabilir? Borda yüksekliği ne olmalı ? bu soruları sorarak deftere çizimler yapmaya başladım. Uzun uzun çizdiklerime bakıp denizdeki görüntüyü hayal ettim..


     (defterdeki ilk çizimler.. Her bir kareyi 10 cm kabul ederek çizimleri defter üzerinde çizdim) 


    1 ay kadarlık bi süre içinde  teknenin genel ebatlarına ve orta kesit şekline kararverdikten sonra teknenin formunu belirledim. Bütün çizimlerim defter sayfalarındaydı. Autocad kullanmaya pek sıcak bakmamıştım. Bilgisayarla çalışma alışkanlığım yoktu o zamanlar. Autocad kullanmakta prtiğim de yoktu ve  ihtiyacım olmayacağını düşünüyordum. 


     Autocad kullanmadığım için posta ofsetlerindeki tüm nokta kordinatlarını tek tek kendim hesaplamam gerekti, ama bu işi zevkle yaptığımı itiraf etmelyim. Teknemin bütün form planını kağıt üzerine çıkardıktan sonra farkettim ki, formu çizebilmek için cad programına ihtiyacım yok ama üzerinde değişiklikler yapabilmek ve bazı ara mesafeleri kolaylıkla ölçebilmek için autocad kullanmalıyım. Bundan sonra da autocad'e aktardım çizimleri.  Yine de deplasman hesabını kağıt üzerinde  hesapladım.
    (  Kıç postaları ve noktaların koordinatları.. Resim ters aktarılıyor yoks pcde düz duruyordu )


    Deplasman hesabı diyince de çok bilimsel bişeymiş gibi düşünmeyin.. O zamanlar deplsaman hesabının ne olduğuna dair bi fikrim yoktu. Ama teknenin batan kısmının hacmini bilmem gerekiyordu. Tek amacım da batan kısmın hacmi idi. Teknenin statik dengesini zaten eski deneyimlerimden ve gözlemlerimden tahmin edebiliyordum. Suda nasıl duracağı şeklinde... 


    Teknenin deplasman hacmini hesaplayabilmek için de bir süre üzerinde düşünüp kendime bir yöntem bulmam gerekmişti ki daha sonra sayısal yöntemleri dersini aldığımda zaten bu amaçla kullanılan pek çok yöntem olduğunu ve kendi başıma da o yöntemlerden birini bulduğumu öğrenecektim.. 


    Ayrı ayrı her postanın su hattı altında kalan kısmının alanını hesaplayıp grafiğe döktüm.. garifiğin kapalı integralini ( grafik ile eksen arasındaki bölgenin alanın ) alınca yaklaşık hacim değerine ulaşmış oldum. Sonradan da suda bu hesaplarımda hata payımın düşük olduğunu gözlemleyerek mutlu olacaktım.. 


     Teknemin çizimlerini ve hesaplamalırını bitirip son hali üzerinde karar kıldıktan sonra nasıl inşaa edeceğim üzerine kafa yormaya başladım.. Pek çok olası yöntem vardı.. İlk önce teknenin A0  çıktısı üzerinde karalamalar yaparak planlamaya başladım. Her postayı şekline uygun kontraplak ve ahşap lata parçaların laminasyonu ile yapmaya karar verdim. Bu sayede lego parçaları gibi birbirine yek pare oturacaklar ve çok da yüksek  dayanıklı olacaktı. Buna göre baş postadan başladım çizmeye. Her ayrıntısı ile 2 posta çizdiğimde çok uzun sürdüğünü farkettim. O sırada yaz gelmişti. 2. dönem dersleri de bitmişti. Henüz sadece bi kaç ıskarpela ve bi dekopaj testeresi almıştım alet edevat namına.. 


              ( Deniz Kurdu form planı, Autocad çizimi ) 


         Keresteciden Bir miktar tahta alıp karşımızdaki henüz inşaat halinde olan dairede postaların kenarlarını teşkil edecek tahtaları kesmeye başladım. Ancak daha ilk parçada işin çok ayrıntılı olduğunu ve benim seviyemi aştığını farkettim. lataların kenarlarına 2 cm lik pah atmak dekopajla pek akıl işi değildi. Olsa bile ustalık istiyordu.. Ancak 3 ay sonra o seviyeye gelebilecektim.. işi bıraktım. kara kara düşünüyordum. 


       İlk hayal kırıklığı diyebilirim. Pc başına döndüm. Bu işe başlarken amacım bir yaz döneminde bitirebilmekti tekneyi. Ancak yaz başlamıştı ve elimde imalat çizimleri bile yoktu. Üstelik nabacağımı da bilmiyordum. Bir hafat kadar ilgilenmedim bu işle.. Ardından yakın dostlarımdan Harun beni aradı; " Naber abi, tekneye başlayacaktın noldu ? Ben de geleceğim beraber çalışırız." dedi. durumu açıklayınca yaparız birlikte bişiler sen çizimleri hazırla dedi. Öyle destek bulmuştum kendime. Birden şevke geldim.. Tekrar pc başına geçtim.. 


       Elimde hiç çizim olmasa da nolacak ben yapacaktım. Dönüşü kaçarı yoktu. Kararımı verdim. Basit olan en iyisi idi.. Yeni bi teknik kafamda canlandı uykusuz geçen gecelerden birinde.  Önce bağımsız bir ahşap isklet kuracaktım. Sonra üstünde kabukla destekleyecektim. Bütün iç yerleşimi oturakları ile tek parça olacak bir iskelet... Ve Harun gelmedein baş taraftaki iki postayı kullanacağım tahtanın kesit ölçülerine karar vermek için uzunca bi cebelleşmeden sonra çizdim. ertesi gün o iki postanın kerestesini ölçüsünde kesip montajladık.. 


       Ben akşamları pc başında çizim yaparken gündüz de Harun ile birlikte kesim kasim yapıorduk. Kesim işini ben yapıordum. Sonra birlikte montajlıyorduk. Bir hafta sonra M.Ali de katıldı bize. O da gelince hızlandık. Artık tüm günüm tekne ile geçiordu. Geceleri de tasarım üzerinde çalışıyordum. Çünkü tekneyi inşaa ederken çiziyordum..  Oturakların yüksekliğine, postaların arasındaki bağlantılara.. Müziğe kendini kaptırmak gibiydi. Kendimden geçmişcesine çiziyor kararlar alıyor ve uyguluyordum. Geri dönüşü yoktu. Çünkü çizdiğim parçalar ertesi gün imal ediliyordu.. Kafamda bütün tekne canlanmıştı zaten.. Ben yalnızca bilgisayara aktarırken ayrıntılar üzerinde kafa yoruyordum..



      Sonuç olarak işte soldaki çizimler ortaya çıktı.. Bütün imalatı bu tek sayfa üzerinden ve gördüğünüz bu çizgilerle hallettim. Başka hiçbir çizim kullanmadım.. Teknenin içinde otamı daha rahat canlandırabilmek için farklı pozisyonlarda kendi ölçülerime yakın bir manken çizdim. 


      Özellikle gecemi teknede geçirebilmeyi planlıyor olduğumdan oturakların altında yatabileceğim bi mekan oluşmasına önem veriyordum. Bunun için manken çok faydalı oldu. ( ilerde gerçekten dostum M.Ali ile bir gece denizde kaldığımızda o bölmelerde yatmıştık. ) 


     Parçaları 2 boyutlu çşzmekle de kaybedecek vaktim yoktu. 2 boyutlu çizip diğer ayrıntıları kafama yazdım. M.Ali'nin iş paylaşımı üzerine pratik çözümleri ve Autocad üzerinden ölçü almayı öğrenmeleri ile birlikte  olduça seri parçaların kesimine başlamıştık. 


    Tasarım üzerine füşündüklerimi de paylaşmak istiyorum.. 
    Teknemde dengeleme amaçlı yelkenlilerde kullanılan safra ağırlığından bulunmayacaktı.. Teknenin yelken kuvvetini vücut ağırlığımla dengeleyecektim ufak yelkenlilerde olduğu gibi.. Bu durumda dengesi yüksek ama yelken alanı da büyük olsun istediğimden çift direk ve 3+1 yelken tasarladım.. Hiç pratik değildi ama tam mürettebatlı teknem 4 kişilikti.. Herkesin görev yeri de belliydi.. 


     Hayallerim diyorum ya :) yalnız dolaşmak değil bir mürettebat olarak birliktelikle hareket etmek arzusundaydım.. Bir sandaldan çok bir gemi gibi..  Ve ilk tasarladığım zamanlarda motorum olabileceğine dair en ufak bi umudum yoktu.. O sebeple de motorsuz olacak şekilde tasarladım tamamen.. Motor ağırlığını hesaba katmadım. Birtek yelken ve kürek düşündüm.. Elbette ilerde bu durum soruna yol açtı.. 


     Böylece çizimleri tamaladım.. Sonradan ufak rötuşları da doğaçlama ekledim.. Ve imalat aşaması başladı..